Zaman bir ışık, nereden yansıdığını bilmediğim
Yükselir güneşsiz bir ay gibi üzerimde
Hüzün, pınarlardan içip sofralardan yediğim
Sakin bir nabız gibi atar yüreğimde
…
Şuur bir ağaç, dallarından kendimi topladığım
Derin bir orman, içinde kaybolunca bulunan
Mana, her geçişimde daha da susadığım
Kumdan denizlere açılan terk edilmiş bir liman
…
Sükût bir deniz, dalgalarla cümleleri boğduğum
Keskin kelimeleri dövdüğüm medcezirlerle
Yalnızlık, her batan günde yamacında doğduğum
Her gece zirvesinde can verdiğim kederle
…
Hayat bir ayna, çerçevesinden dünyayı izlediğim
Bir yanılgı, içinden bakınca gözlerimi kuşatan
Ölüm, dertlerimi eritip umutla perçinlediğim
Kavuşmak istedikçe hep cenneti yaşatan