Gözlerinle çevrelediğin parmaklıkların
Dikenli tellerle kaplı olduğunu bilmiyordum
Bir ikindi yarısı, gökten inerlerken öğrendim
Avuçlarında ayan beyan tuttuğun yalanları göremiyordum
Küçük sırların peşinde koşarken öğrendim
Bir kasırga, cılız bedenimi okşayıp geçerken
Ağaçlar yerlerinden oynamış, yapraklar gökte süzülürken
Ruhumun hepsinden daha zayıf olduğunu öğrendim
Bedenimi çoktan terk etmişken hislerim
Mavi, yeşil hatta kahverengi bile değil
Lavantanın moru gibi, hüznün puslu grisi gibi bakıyordun
Gökten inerlerken, acının alevine döndü
Beni bulmuşken, bana rastlamışken
Küçük bir kız ip atlıyordu, dünyam cayır cayır yanarken
Bir ihtiyar son sigarasında, bir meczup son gezintisindeydi
Ben ilk yangınımı yaşarken.
Ve insan, en çok da insan
Kendine yetemediğinde öğreniyordu
Sokak lambası bile olsan, yüzüne ışık vuramıyordu hiçbir zaman.