Bir Ağaca Kaç Ezgi Sığar?
Yazar: Ayşegül Canyiğit
Masasındaki ladin, bu zamana kadar gördüğü en inatçı gövdeye sahipti. Onu ne zamandır zımparaladığını hatırlamıyordu bile. Belki de bu durum, ağacın inadından değil de kendi tembelliğinden ileri geliyordur. Olsun. Sonunda çizime geçebilmişti. Kaleminin ucunu kontrol etti. Ardından yaması atmış gömleğinin kollarını dirseklerine kadar sıvadı ve kemanın gövdesini çizerek başladı işe. El yatkınlığının her zaman verdiği rahatlık bu defa yoktu. Enteresan. Heyecanla gövdenin çizimini tamamladı. Önce klavye sonra köprü sonra..
Bir an acıktığını fark etti. Belki de sıcak bir çorba ile kendini ödüllendirmeliydi. Hayır. Her şeyden önce işini bitirmeliydi. Bugün bu kemanı tamamlayacağına dair yemin etti. Yemin büyük bir sözdür, bilirsiniz. Bu yüzden dikkatle çizimini bitirdi Luthier. Nihayet sıra çizimlerini kesmeye gelmişti. Burada öyle büyük bir ciddiyete bürünmesine gerek yoktu. Malum, çizimlerini kesmek işin en eğlenceli kısmıydı. Yanan tahta kokusunu içine çekti. Bizler bu kokuyu hatırlamaya çabalarken Luthier, parçaları birleştirdi. Ortaya çıkan görüntüyle yıllardır karşılaşıyor olması, bunun muntazam olmadığı anlamına gelmezdi. Evet, muntazamdı. Köprüyü gövdeye yerleştirmek için sabırsızlanıyordu. Ama önce cila malzemelerini önüne aldı ve tasviri yapımından zor işlemlerle cilaladı kemanını. Belki buradan sonra Luthier’in alttaki 2. burguyu fazla sıkması yüzünden 4. telin kopmasından bahsedebiliriz. Bunun dışında fazla aksaklık yaşamayan kahramanımız yavaş yavaş uykusuna yenik düşüyordu. Saatin 03.00 olduğunu düşünmek yerine göz kapaklarına asılan küçük adamlar olduğunu düşündü. Sonuçta keman kabaca hazırdı. Sıra kendi imzasını atmaya gelmişti. Karşısındaki arşelerden birini aldı, iyice reçineledi ve çenesini kemanına dayadı. Tiz bir ‘mi bemol’. “Ah..”
“Bu ladin, bir çığlıkla başladı 2. hayatına. Belki de ilk ömründeki sessizliğine bir isyandır bu. Ya da yapraklarına, dallarına, kuşlarına bir özlem…”
Bizim Luthier, hep böyle şiir gibi konuşur. Ama bilir ki şiir karın doyurmaz. Bu yüzden kemanı aldı ve kutusuna yerleştirdi. Güzel bir uykuyu ve bir tas tarhanayı hak etmişti. Yemeğini afiyetle yedi. Biz uyumaya gideceğini düşünürken Luthier son hamlesini yapmadan edemedi.
“Tozlanan keman, hiçbir zaman yüreğinize o ilk andaki ladinin ferahlığını veremez. Sizin için vücut değiştiren bu ruhun konuşmasına hep izin verin.” yazılı kâğıdı kemanın f deliklerinden içeri usulca gönderdi.
Yorum gönder