Kendi İç Sesinin Onayını Alma Zorunluluğu
Yazar: Enes Süslü
“İnsan Nedir?” Mark Twain
“Beyin her zaman uyuyabileceği, rahat uyuyabileceği kararı verir. İnsan asla başkası için bir şey yapmaz, her şeyi kendisi için yapar, her kararı kendisi için verir.” Şimdi, öncelikle bunları ben söylemiyorum, Mark Bey söylüyor. Ben sadece başlangıçları beceremediğim için ve biraz da etkili bir şey olmasını istediğim için giriş böyle oldu. Evet, ben söylemiyorum, peki katılıyor muyum, ona geleceğiz. Mark Twain bu kitabı bin sekiz yüzlerin sonunda yazıyor fakat “kınamalarla uğraşamam,” diyerek ölümünden önce yayımlanmasını istemiyor. Kitapta, bir ihtiyar ve bir genç arasında geçen diyaloglarla, temelde, insan varoluşu hakkındaki görüşlerini ifade ediyor ve onu “şahsi bir İncil” olarak gördüğünü söylüyor.
Kitapta özgür irade, makina insan, sanat, ahlâk, vicdan, mizaç, zihin gibi birçok konuya dair kabul edilmesi çok çok zor şeyler söylüyor. Benim sizden ricam, burada yazdığım saçma sapan birkaç paragrafla yetinmemeniz ve kitabı bir an önce edinip okumanız yönünde. Yani zaten tek meselesi kitap tavsiyesi olan bir sayfada bunu tekrar dillendirmenin ne gereği var diye düşünebilirsiniz -ki haklısınız da- ama gerçekten çok istiyorum okumanızı.
Evet, o kadar gereksiz laftan sözden sonra kitaba gelebiliriz sanırım. İnsana ve onun varoluşuna dair birçok konuya değindiğini söylemiştik. Ama bu konuların arasındaki en temel ve diğerlerine de kapı aralayan -ya da benim en çok kafamı kurcalayan- görüşü, insanın hareket noktasını tek bir güdüye indirgemesi sanırım:
İnsanın verdiği bütün kararların, yaptığı bütün saçmalıkların, yani hayatına dair her şeyin arkasında tek bir neden yatar. İnsanı bir şeyler yapmaya iten güdü, insanı bir şeyler yapmaya iten yegâne güdü, kendi iç sesinin onayını alma zorunluluğudur. Beyin her zaman uyuyabileceği, rahat uyuyabileceği kararı verir. İnsan asla başkası için bir şey yapmaz, her şeyi kendisi için yapar, her kararı kendisi için verir. Eylem, öncelikle kişinin kendisine yarar sağlamalıdır, aksi halde o eylemi gerçekleştirmeyecektir. Bunu yalnızca bir başkası uğruna yaptığını düşünebilir, fakat aslında öyle değildir, öncelikle kendi içini ferahlatmaktadır, diğer kişinin yararı her zaman ikinci sıradadır.Bir insan cebindeki son parayı yardıma muhtaç birine verebilir, burada düşündüğü yardım ettiği kişi değil, kendisidir, çünkü eğer vermezse vicdanı rahat etmeyecek ve onu -kendisini- sürekli rahatsız edecektir. Ne yaparsa bu rahatsızlığı gidermek için, kendi iç huzurunu yakalamak için yapar insan. Evet, aynı olayda farklı eylemlerle karşılaşabiliriz, yani eylemler farklılaşabilir, fakat o eylemin arkasında yatan neden aynıdır. Bir suikastçı ile bir hayırsever söz konusu iç huzuru farklı eylemlerle kazanırlar, fakat her ikisi de kendi iç sesinin, kendi efendisinin onayını alır.
Yani, Mark Bey de biraz abartmamış mı sanki, diye düşünebilirsiniz ama kitap boyunca öyle örneklerle açıklıyor ki karşı argüman üretemez konuma geliyorsunuz. Ben, kendi adıma, maalesef, hala kafamı karıştıran birçok yer olmasına rağmen, büyük ölçüde ikna oldum diyebilirim. Maalesef diyorum çünkü kitabı bitirince bakış açınızın değiştiği, biraz kendinizden de soğuduğunuz saçma sapan bir yere geliyorsunuz.
Yorum gönder