Önü ve Arkası ile Yargı

Önü ve Arkası ile Yargı

Yazar: Mustafa Eser

Ön yargı yapısı dolayısıyla bir prangadır. İnsanın kör noktasını artırır. Keşfe engel olması dolayısıyla akla törpüdür. Pratik olması dolayısıyla cazip olsa da sinsi tahribatında müdavimdir. Pek çok alanda bağımsızlık için meseleler ile ilk mülaki oluşta mümkün olduğunca ön yargısız bir temas şarttır.

“ ‘İlerleme’ Batı modernitesinin “köşe taşı”dır. Modernizasyon, ilerleme adına gerçekleştirilir. Kalkınma, ilerlemeye hizmet eder, yapım ve yıkım projeleri, beş yıllık planlar, dramatik değişimler vs. hepsi de “ilerleme” olarak nitelendirilen sihirli varlık adına yapılır. Kahire’nin küçük bir kasabasının dar bir sokağındaki adama veya New York’un geniş bir caddesindeki küçük bir çocuğa, Paris’te bir bulvardaki yaşlı adama veya Çin’de otobanda kamyon süren bir genç adama sorun, hepsi de ‘ilerlemek’ zorunda olduğumuzda, ilerleme olmazsa yok olacağımızda birleşir.”

Abdulvahab M. El-Messiri, Önyargı

Bazı kalıplar vardır düşüncede; dolayısıyla dilde ve işleyişte. Pek nadir akıl bu kalıplara mercek tutmaya cesaret eder. Neden ve nasıl diye sorar. Soran, saildir; yani talep edendir. Artık yola çıkılmıştır ve sancılı bir yıkım/inşa başlamıştır bu akılda. Ön yargının kötü olduğu da bu kalıplardan biridir. Ön yargı neden zemmedilir ve bütün karalamalara rağmen en akil olanımız bile neden bu adetten paçayı kurtaramaz? Ön yargı, ön kabulün zıddı mıdır yoksa olumsuzu mudur? Ön kabul önyargıyla kıyas edildiğinde daha kabullenilesi midir? Yoksa bu ikisi de aynı tavrın farklı yerlerdeki ismi midir? Sorular artırılabilir.

Bir yargı ifadesi kullandığınızda gömleğin ilk düğmesini iliklemiş olursunuz. Bu bir rota çizdiğinize de delalet eder. Aynı zamanda bir usul belirlediğinize. O yüzden yargı cümleleri için çok cesur olmak icap eder. Bu cesaret ya vukufiyetten kaynaklanır ya da cehaletten. Yargı cümlesi kuran bir neticeye varmış demektir. Yani; bir süreç yaşamış, ölçüp biçmiş, çeşitli süzgeçlerden geçirerek emek harcamış ve elde ettiği yargıyı nutk eylemiştir. Bu nutk, nutk-u haricidir. Dışa dönüktür. Pek tehlikeli ve cezp edicidir. Çoğu cefayı dilinden çeker insan çünkü. Kalpten sonra tutulması en zor uzuvdur dil. Öncesindeki özetlediğimiz süreç ise meselenin cevheridir. Buna da nutk-u dâhili demiştir evveller. Dâhili olandır aslolan. Harici olana dilediği libası giydirmekte pek mahirdir insan zira. Ama kalplerin özüne vakıf olana kulluk etme derdinde olan, dâhilisini arındırma derdine düşmüştür. Harici nutku ile dâhili nutku tanekuzda olmayana huzur nasip olur. Ya da bu halin adına huzur der erbabı. Dediğini kendine der. Diyemediğini kendine diyememiştir.

Ön yargı, veriler elde edildikten sonra atılan ilk adımdır. Haliyle yürüyüşün seyri için orijindeki bu adım, eksendeki netice üzerinde son derece tesirlidir. Ön yargıdan azade olmak, arınmak neredeyse imkânsızdır. O halde ne yapılmalıdır? İnsanın; kirliliğini, yaralarını dolayısıyla tecrübelerini yok sayması demektir ön yargıdan arınmak. Zira ön yargı düşünme melekesinin merhaleleri aşmak için ürettiği bir pratiktir. Tabiat kurallarında, en az enerji ile en fazla iş elde edilmesi, temel bir ilkedir. Düşünme melekesi de daha önceki tecrübelerinden yola çıkarak hükmünü koyuverir. İşte bu kestirme yol meylinin farkında olan akıl, ilk kabulün bir ön yargı olabileceğini bilir ve temkinli davranır. Fehmetmek, fıkhetmek zaman ve emek isteyen kabiliyetlerdir. Farkında olmak, tedbirli olmayı zorunlu kılar. İroniktir, ilk kabulün ön yargı olması kabulü de bir ön yargıdır nihayetinde.

Ön yargısızlık, bir yönüyle sözüm ona bilimsel tarafsızlık ya da mutlak nesnellik ilkesine de işaret eder. Ütopik yapısı dolayısıyla savunucuları tarafından bile tutarlılığı tartışılmış halde olan bu ilke; nesnelliğin, birbirinden bağımsız farklı araştırmacılar tarafından aynı ya da benzer olgulara imkân sağlar, kabulünü tekrar düşündürür. Bilimsel usuller, bir gayeye matuf olup ulaşılmak istenen neticeye uygun davranılıyorsa güvenilirliğini kaybeder. Hele bu usuller, orijinal olmaktan uzak ithal ve mukallit iseler, çıktılar dolgu malzemesinden öteye geçemeyecektir. Namuslu ve ilkeli duruş zannediyorum ancak hesap verme şuuruyla ve olgun bir vicdanla mümkündür.

Ön yargı, sonuçları şekillendirir ve karakterize eder. Bilim tarihinde, araştırmacıların, sonuçları elde etmek istedikleri şekilde araştırmalarını düzenlemesine kendi itirafları ile rastlanır. Hele ki çalışma alanı sosyal bilimler olan bir araştırmacının bu zaaftan ari olması düşünülemez. Bunu kabul edip meseleyi çözümleme gayreti, yapılabilecek en güvenilir tavır olsa gerektir.

Ön yargıdan tamamen arınmak mümkün değilse ön yargının bir vebal, gerçekliğin önündeki engel ve keşfin önünde bir hendek haline gelmemesi için bu yargının sebebi olan tarafımızı ıslah etme çabası makul olan usuldür, diyebiliriz. Makuldür hatta tek yoludur bile denebilir. Bu yolun meşakkatsiz olması mümkün olmayacaktır. Çünkü yol yolcusu kadar girift ve komplikedir. Evet, bahsettiğim durum kendini; zannını ve potansiyelini düzenlemek demektir ki bu ömürlük bir mesaidir.

Ön yargı yapısı dolayısıyla bir prangadır. İnsanın kör noktasını artırır. Keşfe engel olması dolayısıyla akla törpüdür. Pratik olması dolayısıyla cazip olsa da sinsi tahribatında müdavimdir. Pek çok alanda bağımsızlık için meseleler ile ilk mülaki oluşta mümkün olduğunca ön yargısız bir temas şarttır. Bu bağımsızlıkta tutarlı bir işçiliğin imkânı asgari düzeyde de olsa sabite ya da sabitelerle olur. Sabiteler de birer ön kabuldür/ön yargıdır. İnsanlığın ortak aklının ürettiği bu sabiteler olmadan düşünce de sanat da bilim de üretilemez. Ortak aklın dışındaki kişisel sabiteler, şahsiyet sınırları gibi görünse de üretimi sınırlayan engele dönüşebilirler. Kişisel tecrübelerle ortak aklın tecrübelerini tefrik edebilirsek mesele biraz daha sarihleşebilir. Hele ki ortak aklın mukaddes bir imbiği varsa ve buradan asırlardır damıtım gerçekleşiyorsa sabitelere sıkıca sarılmak maksada ulaşmak için en sıhhatli yöntem olacaktır.

Her şeyi deneyimleme hercailiğini özgürlük sanma ucu ile kişisel ve kolay edinilmiş kabulleri temel prensip haline getirme ucu arasındaki dengeli tutum, sail için ilk edinilmesi gereken donanım olmalıdır, diyebiliriz.

Yorum gönder